KİM ALLAH’A BORÇ VERMEK İSTER ?
İbn-i Mesut anlatıyor:
“Kim Allah’a güzel bir borç verirse, Allah ona bunun karşılığını kat kat verir.” (Bakara, 245.) ayeti nazil oldu. Ayetin indiğini duyan Ebu Dahdah, vakit kaybetmeden koşa koşa Allah Rasulü’nün yanına geldi. Ona:
– Anam babam sana feda olsun ey Allah Rasulü , Allah hiçbir şeye muhtaç değilken bizden borç mu istiyor ? diye sordu. Hz. Peygamber:
– Evet, bununla sizi cennete koymak istiyor, buyurdu.
Ebu Dahdah:
– Şimdi ben Rabbim'e borç verirsem, bunun için beni ve çocuklarımı cennete koyacağını taahhüt mü ediyor ? diye sordu. Allah Rasulü :
– Evet buyurdu. Ebu Dahdah elini Allah Rasulü’ne uzatarak:
– Öyleyse elini bana uzat ey Allah Rasulü ! Benim iki bahçem var, biri yukarıda diğeri aşağıda. Vallahi bunlardan başka da bir şeyim yok, ikisini de Allah’a borç vermek istiyorum , dedi. Allah Rasulü :
– Onlardan birini Allah için bağışla, diğerini de ailenin geçimi için bırak , buyurdu.
Ebu Dahdah:
– Büyük olan ve çok sevdiğim 600 ağaçlı hurma bahçemi Rabbim’e borç veriyorum, dedi.
Allah Rasulü:
– Öyle ise Allah buna karşılık sana cenneti verecektir, buyurdu.
Ebu Dahdah’ın gerçekten çok güzel bir hurma bahçesi vardı. Bu hurma bahçesi, Medine’deki bahçelerin en güzeli ve en büyüklerinden biriydi. Bahçede tam altı yüz hurma ağacı bulunuyordu. Hz. peygamber (s.a.v.)
Allah adına ondan bu (bağışı) kabul edince dünyalar Ebu Dahdah’ın oldu.
“Şüphesiz Allah, mü’minlerden canlarını ve mallarını, kendilerine vereceği cennet karşılığında satın almıştır...”( Tevbe 111.) Yüce Allah yolunda yapılan harcamalar ve fedakarlıklar kişiye Allah’ın rızası ve cennet olarak deri döner.
İnsanoğlu geçici bir süreliğine geldiği bu dünyayı sahiplenme hırsıyla hareket ettiği sürece kendisine verilen nimetlerin farkında olamaz. Böyle yaptığı için en büyük kötülüğü kendisine yapar. Kısa olan bu dünya hayatında sonsuz bir hayatı kazanmak için çaba sarf etmek mümince bir davranıştır. Dünyaya gönderiliş gayesini unutmayanlar doğru bir kazanç içindeler. Yüce Allah; “Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.” ( Zariyat 56.) buyurmaktadır. “Demek insan bu dünyaya yalnız güzel yaşamak için ve rahatla ve safâ ile ömür geçirmek için gelmemiştir. Belki azîm bir sermaye elinde bulunan insan, burada ticaret ile, ebedî, daimî bir hayatın saadetine çalışmak için gelmiştir. Onun eline verilen sermaye de ömürdür.” ( Lem’alar 25. Lem’a.) Her gün eriyip giden ömür sermayemizi rabbimizin razı olduğu amellerle geçirmek bizi, ebedi olan bir mutluluğa götürecektir. Böylesine kârlı bir ticaret ebedi bir saadet getirir. Rabbimizin bizlere verdiği her nimet sadece bizim değildir. O nimetin içinde ailemizin, çevremizin, komşularımızın da hakkı vardır. Yüce Allah’ın bizlere verdiğini, gücümüz ölçüsünde infak edersek, hem o nimetin hakkını ödemiş oluruz. Hem de yüce Allah’a karşı kulluğumuzu ifa etmiş oluruz.
Rabbim bizleri, ömrünü hayırla geçirip sonunda ededi bir mutluluğa kavuşanlardan eylesin.