Son dönemlerde elektrikli araçlar hem dünyada hem de ülkemizde giderek günlük yaşamın bir parçası olmaya başladı. Özellikle de Türkiye’nin bu alanda yatırımlar yapmaya başladığı 2019 yılından beri elektrikli arabalar toplumun büyük bir kısmında ilgi uyandırdı ve artık bu iki kelime haberlerde, sokakta, muhabbetlerde sık sık kendini gösterir hale geldi. Peki bu araçlar ne zaman hayatımızda yer almaya başladı ve gelecekteki yeri tam olarak ne olacak?
Son 10-15 sene içerisinde büyüyen pazara rağmen elektrikli araba fikri sandığımız kadar genç değil. Hatta 19. yüzyılda elektrikli araçlar bugüne kıyasla günlük hayatta daha çok kullanılıyordu. İlk elektrikli motor 1835’te Amerikalı Thomas Davenport tarafından icat edilmesinden sonra elektrikli araçlar 1900’lü yılların başına kadar giderek daha büyük bir pazara sahip olmuştu. Araç elektromıknatıslar yardımıyla hareket ediyordu ve yaklaşık 1 beygir güç üretiyordu. 1835-1900 döneminde birçok elektrikli araç geliştirildi ve o dönemdeki talepten dolayı elektrikli araç üretimi birden fazla ülkede yapılmaya başlanmıştı. Bu arabaların kısa sürede kazandıkları ün dışında büyük bir problemi vardı: menzil. Elektrikli araçların menzilini artırmak için sayısız deneme yapıldı. Bunun için sunulan çözümlerden en uygulanabilir olanı değiştirilebilir batarya teknolojisiydi. Elektrikli araçlar bataryasız bir şekilde satın alınıyor, sonra başka şirketlerden batarya temin ediliyordu. Aracın bataryası da bittikçe değiştiriliyordu. Bu teknoloji menzili istenen seviyeye getirmede işe yarıyordu ama benzinli araçlara göre pahalı olmasına neden oluyordu. Ancak o zaman geliştirilen benzinli otomobiller çok verimsizdi ve kötü koku, gürültü gibi sebeplerden dolayı tercih edilmiyordu. Aynı zamanda elektrikli otomobillerde vites yoktu ve bu da benzinli araçlara göre daha iyi bir sürüş deneyimi sağlıyordu. Bu avantajlardan dolayı ABD’de araçların %30’u elektrikle çalışıyordu. Elektrikli araçların bu güzel günleri Henry Ford’un 1908’de ilk seri üretim benzinli araçları piyasaya sürmesiyle kesintiye uğradı. Çünkü yeni benzinli araçlar hem eski kötü özelliklerinden arınmış hem de daha güçlü ve daha ucuz bir hale gelmişti. Öyle ki benzinli araca göre daha düşük beygir gücüne sahip bir elektrikli araç benzinli araçtan 3 kat daha pahalıya satılıyordu. 1920’li yıllardan sonra benzinli araçların menzil sorunu olmaması ve daha fazla güç üretebilmesi sayesinde elektrikli araçlar yok olmaya yüz tutmuştu. Buna ek olarak sürekli yeni petrol rezervleri bulunuyordu ve artık elektrikli araç şirketleri de tek tek iflas etmeye başlamıştı. Bu yıllardan sonra elektrikli araçlar sadece bir mazi olarak insanların hayatındaydı.
Bu kötü dönem 1970-80 arasında yavaş yavaş bitme eğilimi göstermeye başladı. Benzinli araçlar ucuzdu ve pratikti ama çevre sağlığı için çok tehlikeli olmaya başlamıştı. Kanser vakaları gittikçe artıyordu ve bu yöndeki araştırmalar bilim insanlarını sürekli egzoz gazıyla karşı karşıya getiriyordu. Özellikle 1973’teki Büyük Petrol Krizi’nden sonra Amerika hükümeti bir alternatif yol aramaya başladı ve 1976 yılında elektrikli araçlara özel teşvik kanunu çıkardı. Teşvikten yararlanmak isteyen birkaç şirket yeni otomobiller geliştirdi ama sorun yine menzildi. Bu dönemde çıkartılan en yüksek menzilli aracın menzili sadece 50 kilometreydi. Bu da şirketleri daha farklı teknolojilerle ilgilenmeye itti ve bu uzun sürecin sonunda 1997’de Toyota dünyanın ilk seri üretim hibrit modeli olan Prius’u tanıttı. Prius’la otomotiv sözlüğüne giren “hibrit otomobiller” menzil sorunu yaşamıyordu çünkü elektrik motorunun yanında benzinle çalışan motoru da vardı. Otomobil dünyasında büyük çığır açan Prius, global pazardaki ilk yılında 50.000 adet satıldı. Bu gelişmeden sonra büyük araç üreticileri yükselen talebi dikkate alarak elektrikli araçlar üzerine araştırma ve geliştirmeye yeniden başladı. Özellikle Amerika pazarında birden çok tam elektrikli araç piyasaya sürülmüş ama bunlar genellikle sadece kiralama şirketleri aracılığıyla halka ulaştırılmıştır.
Elektrikli araçların asıl yükselişi ise 2008’de Tesla’nın süper spor aracı Roadster’ı tüketiciye sunmasıyla başladı, keza Tesla menzil sorununu çözmüş gibi görünüyordu. Roadster 400 km menzile sahipti ve 0-100 km performansı 4 saniyeydi. Otomobil dünyasında Roadster’ın özellikle menzil konusunda etkileri büyük oldu ve artık benzinli ve dizel araçların akıbeti herkes tarafından tartışılır hale gelmişti. Tesla’nın 2012’de ilk kez piyasaya sürdüğü Model S ise Tesla’nın elektrikli araçlar konusundaki vizyonunu ve yeterliliğini gözler önüne seriyordu. İlk çıkan Model S’in 85 kodlu donanımındaki aracı 500 km menzile sahipti ve 362 beygir olan motoru 440 nm tork üretiyordu, ki bu da Model S’in 0’dan 100’e 5,6 saniyede çıkmasını sağlıyordu. Bu değerler 4 kapılı bir sedan için çok etkileyici değerlerdi. 2012-2020 arasında 300.000 adet satan Model S’i Model 3 ve Model X takip etti. 2017’de ilk defa satışa çıkan Model X 4 senede yaklaşık 150.000 adet satıldı ve son senelerde Avrupa’da ve Amerika’da en çok satan araçlardan biri haline geldi.
Tesla’nın başarıları günümüzü adeta bir geçiş sürecine çevirdi ve çoğu araba firması 2030 senesine kadar tamamıyla elektrikli araç üretimine geçmeyi umuyor. 2021 senesi dahi çoğu markanın sadece elektrikli araç gamını genişlettiği bir sene haline geldi. Artık hemen hemen her üretici elektrikli araç üretebiliyor ve bu da elektrikli araçların pazar payını gün geçtikçe artırıyor. Özellikle şarj istasyonları ağının genişlemesi, devletlerin hibrit ve elektrikli araçların satışında vergi teşvikine gitmesi, küresel ısınmanın etkilerinin derinleşmesi insanları elektrikli otomobil almaya sevk ediyor. Ancak tahminlere göre elektrikli araçları bugünküne göre çok daha iyi günler bekliyor. Şarj istasyonu ağının her ülkede yeterli seviyeye ulaşması, Mercedes-Benz, Ford, Toyota gibi büyük şirketlerin elektrikli araç gamını daha da genişletmesi ve belki de fazla CO2 emisyonu salgılayan benzinli/dizel araçların yasaklanmasıyla beraber önümüzdeki 10 senenin sonunda kullanılan her üç arabadan ikisinin elektrik motoruna sahip olması bekleniyor.
İhsan Anıl Akbaş
Türk Alman Üniversitesi
Mühendislik Fakültesi-Mekatronik Mühendisliği