İSLAM’IN İKİNCİ MÜEZZİNİ
İslam öyle bir nur ki; hasta yüreklere şifa, karanlık gönüllere aydınlıktır. Bugünkü yazımızda; daha önce yüreği karanlıkta olan birinden söz edeceğiz. Gönlü İslam’ın nuru ile aydınlanınca vefatına kadar sesi gök kubbede hiç dinmedi.
Ebu Mahzure’yi belki de birçoğumuz bilmiyoruz. Hz. Peygamber’in tutum ve davranışından dolayı ezanla alay eden biriyken imanla müşerref olması bizlere büyük bir ders mahiyetindedir. Bu yolda karşılaştığımız olumsuz durumları dahi İslam’ın lehine çevirmek gösterdiğimiz tepkiye bağlıdır.
Resûlullah, Huneyn Seferinden dönerken, Ebu Mahzûre"nin de bulunduğu on kişilik bir grup, islam ordusunun dinlenmek için konakladığı yerdeydi. Resûlullah’ın müezzini, namaz için ezan okumaya başladı. Henüz Müslüman olmayan Ebû Mahzûre ve arkadaşlarının yüksek sesle müezzinin dediklerini tekrarlıyor ve onu taklit ederek alaya alıyorlardı. Resûlullah onları duydu ve içlerinden güzel sesli olanı yanına getirmeleri için bir grup gönderdi. Resûlullah’ın huzuruna geldiklerinde, “Yüksek sesini duyduğum hanginizdi?” diye sordu. Herkes Ebû Mahzûre’yi gösterdi, Ebû Mahzûre"nin kendisi de bunu kabul etti. Bunun üzerine Hz. Peygamber diğerlerini gönderdi ve Ebû Mahzûre’yi alıkoyarak ona, ”Kalk, ezan oku.” dedi. Kalktı, ancak o an Ebû Mahzûre için hiçbir şey ezan okumaktan daha zor olamazdı. Rahatsız olmuş ve bir yandan da öfkelenmişti. Bu duygularla Resûlullah’ın önünde ayağa kalktı. Peygamberimiz ezan kelimelerini ona bizzat öğreterek okuttu. Ebû Mahzûre ezan okumayı bitirince Allah Resûlü, içinde bir miktar gümüş bulunan bir keseyi ona verdi. Onun kalbini İslâm’a ısındırarak Müslüman olmasını arzuluyordu. Sonra alnına elini koydu, elini yüzüne sürdü ve göğsünden karnına kadar sıvazladı. Nihayet Resûlullah, “Allah bunu senin için mübarek eylesin ve bereket senin üzerinden eksik olmasın.” diye dua etti. Bu olayın ardından Müslüman olan Ebû Mahzûre heyecanla atıldı: “Ey Allah’ın Resûlü! Mekke’de ezan okumam için izin ver.” Resûlullah onun bu isteğini geri çevirmedi. Hz. Peygamber"in tavrı karşısında Ebû Mahzûre"nin kalbinde öfke ve nefretten eser kalmamıştı. Olumsuz duyguları tamamen Resûlullah"a karşı sevgi ve muhabbete dönüşmüştü. Ebû Mahzûre bundan sonra perçemindeki saçları ne tıraş etti, ne de ayırdı, çünkü oraya Resûlullah’ın eli değmişti. Ebu Mahzure gür ve tatlı sesliydi. Hicri 59 yılında vefat edinceye kadar Mescid-i Haram’da müezzinlik yaptı. (Ebû Dâvûd, Salât, 28)
Hz. peygamber, cahiliye toplumunun kömürleşmiş gönüllerine öyle bir dokunuş yaptı ki; o kömürleşen kalpler bir mücevher olup İslam’ın davasını hayatları pahasına omuzlarına aldılar. Bugün, gençlerimizi her konuda tenkit etmemeliyiz. Aksine gençlerimizi takdir ederek onlara moral verirsek; içinde bulundukları gemiye kaptan olurlar. Tenkit kaybettirir, takdir kazandırır düşüncesiyle hareket edersek istikbal İslam’ın olacaktır inşaallah. Allah’ım İslam’a ve müslümanlara yardım eyle yüreklerimizi İslam’ın nuruyla nurlandır. Amin.