GIYBET NEDİR?
“ Hz. Ebu Hüreyre (r.a.) anlatıyor: "Resûlullah şöyle buyurdu: "Gıybetin ne olduğunu biliyor musunuz?" ashab; "Allah ve Resûlü daha iyi bilir!" dediler. Bunun üzerine: Hz peygamber; "Birinizin, kardeşini hoşlanmayacağı şeyle anmasıdır!" açıklamasını yaptı. Orada bulunan bir adam: "Ya benim söylediğim onda varsa, (Bu da mı gıybettir?)" dedi. Hz peygamber: "Eğer söylediğin onda varsa gıybetini yapmış oldun. Eğer söylediğin onda yoksa o söylediğin iftiradır" buyurdu. (Ebu Davud, Edeb 40, (4874); Tirmizi, Birr 23, (1935); Müslim, Birr 70, (2589).
Bu alem, içinde barındırdığı varlıkların düzen ve işleyişi, yaratıcısının kudret eliyle devam etmektedir. Bu düzeni bozma potansiyeli, sadece insanda varıdır. Dolaysıyla sosyal bir varlık olan insan, toplumdaki ilişkilerini korumak için kendisine ve sosyal ilişkilerine zarar veren her türlü kötü fiilden uzak durmalıdır. Bu sosyal ve ilahi düzeni bozan kötü durumlardan biri de hiç şüphesiz gıybettir. İşte insan gıybet denen illetten de kendini korumalıdır. Yüce Allah, Kur’an’da bizleri gıybet konusunda uyararak şu ayetle gıybetin çirkinliğini anlatmıştır. “Birbirinizin gıybetini yapmayın; herhangi biriniz, ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? Tabii ki bundan tiksindiniz! Allah’a itaatsizlikten de sakının. Allah, tövbeleri çokça kabul etmektedir, rahmeti sonsuzdur.”(Hucurat 12.) Gıybet, insanlar arasındaki güzel bağları koparır. Ortaya fitne ve fesat tohumlarını eker. Ayrıca ölmüş bir canlının etinin yenmesi insana iğrenç gelirken; ayette bu günahın böyle tasvir edilmesi bu iğrençliği daha da artırmaktadır.
Yine yüce Allah ayette “sizden biriniz, ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı?” şeklinde soru sorarak gıybet eden birini düşünmeye, kendi iç aleminde sorgulamaya sevk ediyor. Yani Allah, kişiyi kendi iç aleminde, ölmüş kardeşinin etini yemeye razı olup olmayacağına karar vermesini istemiştir. Ayrıca sorulan sorunun hemen ardından yine insana bir hatırlatma yaparak aslında “tiksindiniz değil mi ?” ifadesiyle insan fıtratının buna asla müsait olmadığını belirtiyor.
Gıybetin bireysel ve toplumsal birçok zararları vardır. Gıybet, sevgiyi nefrete dönüştüren, kardeşliği bitiren alevli bir ateştir. İnsanlar arasındaki birlik ve beraberliği bozan fitne ve fesat tohumudur. İslam dininde kardeşlik duyguları “müminler ancak kardeştir”(Hucurat 10.) ilahi emri ile kurulmuştur. Bu durum İslam toplumunu iman kardeşliği üzerinde yükselen, güçlü, sarsılmaz bir toplum yapmaktadır. Kardeşlik gibi sarsılmaz bir kalesi olan toplumun içine gıybet girerse o toplumu içten yıkar. “mümin müminin aynasıdır. Mümin iki el gibidir; biri diğerini yıkar temizler.”(Ebu Davud Edeb, 49). Çünkü nasıl insanın bir eli diğer eline rekabet etmez, bir gözü bir gözünü tenkit etmez, dili kulağına itiraz etmez, kalp ruhun ayıbını görmez. Belki birbirinin noksanını tamamlar, kusurunu örter, ihtiyacına yardım eder, vazifesine muavenet eder. Yoksa o vücud-u insanın hayatı söner, ruhu kaçar, cismi de dağılır. Hem nasıl ki bir fabrikanın çarkları birbiriyle rekabet edip uğraşmaz, birbirinin önüne takaddüm edip tahakküm etmez, birbirinin kusurunu görerek tenkit edip çalışma şevkini kırıp atalete uğratmaz. Belki bütün istidatlarıyla, birbirinin hareketini umumî maksada tevcih etmek için yardım ederler, hakiki bir dayanışma bir ittifak ile yaradılış gayelerine yürürler. ( Lem’alar )
Gıybetin hakim olduğu bireyde, ailede, çevrede ve toplumda güven, huzur ve birlikten söz etmek mümkün olamaz. Gıybetini yaptığımız kişinin günahını almak acaba neden kalbimizi ruhumuzu rahatsız etmez? Bizler illa bir kusur görmek istiyorsak aynaya bakalım. Yani kusurlarımızla ilgilenelim. O kadar çok hatamız yanlışlarımız var ki; kendimizle uğraşmaktan, başkasına asla sıra gelmez. Mümine yakışan; karşısındaki birini kusuruyla sevmek, onun ıslahı için gayret göstermektir.
Allah’ım kulağımın şerrinden, gözümün şerrinden, dilimin şerrinden, kalbimin şerrinden sana sığınırım. ( Tirmizi, Deavat, 74 ) Amin.