BİRİ BİZİ GÖZETLİYOR...
Muaz b. Cebel, islamın ilk yıllarında genç yaşta Müslüman olan sahâbelerden biridir. Ortopedik engeli, (ayağındaki engel) önemli görevler üstlenmesine mani olmamış ve Peygamber Efendimiz (s.a.v.), vefatından kısa bir süre önce, Muâz b. Cebel’i Yemen’e vali olarak tayin etmiştir. Bedenin engelli olması, ehliyet sahibi olduğu konularda öncülük etmesine, üst düzey görevler almasına asla mani değildir. Yeter ki kalp engelli olmasın. Muaz b. Cebel de islama büyük hizmetleri olan, canıyla malıyla Allah yolunda mücadele eden hz. Peygamber’in yakın arkadaşlarından biridir.
Hz. Ömer’in halife olduğu zamanda bir gün, görev yaptığı yerden Medine-i Münevvere’deki evine dönünce eşi kendisine, “herkes şehir dışından gelirken evine, ailesine hediyelerle dönüyor. Ama sen ise hiçbir şey getirmedin” diyerek sitemde bulunmuş. Hz. Muaz b. Cebel, “Benimle beraber çok dikkatli, çok uyanık bir müfettiş vardı ve beni kontrol ediyor, denetliyordu” diye cevap verir. Hz. Muaz böyle deyince eşi de hz Ömer’in kendisini denetlemesi için bir müfettiş tayin ettiğini anlamış ve şöyle demiştir. “Hz. Peygamber (s.a.v.) seni vali olarak görevlendirdi ama sana bir müfettiş tayin etmemişti. Hz. Ebû Bekir de sana devlet görevi verdi ve sana bir gözetleyici görevlendirmedi. Ne oldu da Ömer böyle bir uygulamaya ihtiyaç duymuş?” deyince, hz. Muaz hiç sesini çıkarmadı.
Bu söz Hz. Ömer (R.a)’in kulağına gider. Hz. Ömer, “ey Muaz! Ben sana ne zaman bir müfettiş tayin ettim de, sen böyle konuşmuşsun?” deyince Muaz b. Cebel, “ben Ömer bana müfettiş tayin etti demedim ki. Ben; “Şunu iyi bilin ki üzerinizde bekçiler var, Değerli yazıcılar var, Onlar, yapmakta olduklarınızı bilirler.” (İnfitâr,10-12) “İnsan hiçbir söz söylemez ki, yanında gözetleyen yazmaya hazır bir melek bulunmasın.” (Kaf, 18) ilahi fermanını kastederek söyledim” der ve meseleyi açığa kavuşturur. Hz. Ömer, yanında bulunan hediyelerden, Muâz’ın eşinin gönlü kalmasın diye bir kısmını gönderir ve gönlünü alır. Bu şekilde mesele çözüme kavuşur.
Bu gerçeği Senin Rabbin daima gözetleyicidir. (Fecr 14.) ayet-i kerimesinde görmekteyiz. İnsan imtihan edilmek üzere yeryüzüne gönderildi. Burada her hareketimizi kayıt altına alan gözetleyici melekler vardır. Her yerde gözetleyenler var hakikatini teknolojinin gelişmesiyle çok daha iyi anlıyoruz. Her tarafta kameraların olması, yapılan her hareketin kaydedilmesi bu ayetleri anlamamıza ışık tutuyor. O’nun kameraları her yerdedir. Ona göre yaptığımız her fiil kayıt altına alınıyor. Kainatta hiçbir yer yoktur ki yüce Allah orayı görmüyor olmasın. Bize şah damarımızdan daha yakın olan rabbimiz elbette her amelimizden de haberdardır. Yarın (ahirette) kitaplar açılır. “Artık kitap (amel defteri) ortaya konmuştur; suçluların, onda yazılı olanlardan korkuya kapılmış olarak, “Vay halimize! Bu nasıl kitapmış! Küçük-büyük hiçbir şey bırakmadan hepsini sayıp dökmüş!” dediklerini görürsün. Böylece yaptıklarını karşılarında bulmuşlardır. Rabbin hiç kimseye haksızlık etmez. (Kehf 49.) Madem böyle bir günle karşılaşacağımıza iman etmişiz o halde o gün hiç gelmeyecekmiş gibi yaşamayalım. Ve unutmayalım daima biri bizi gözetliyor...
Yüce Allah bizleri, dünyada rabbim Allah’tır şuuruyla yaşayıp ona göre hareket edenlerden eylesin. Amin.