Sık sık karşılaşırım bu mevsimde, yumurtlamak için balkonlara hücum eden güvercinlerle. Aceleleri var, telaşlıdırlar. Çevreden topladıkları ot ve ağaç dallarını taşıyorlardır ağızlarında. Bir an önce bir yuva kuracak ve yumurtlayacak bir yer bulma derdindeler.
Yumurtalarını koyacak, yavrularını çıkaracak, büyütüp uçuracak güvenli bir yuvanın hasretiyle uçup dururlar.
Kondukları balkondan kovulunca bir başka balkona yönelir, oradan da kovulunca bir başka balkonda şanslarını denerler. Taki balkonlar arasında koşuşturmaktan yorgun düşüp bir çatı kenarına ilişinceye kadar. Ama nafile, boş bir balkon bulmak çok zor. Birkaç günlüğüne tatile gitmiş site sakinlerinden birinin balkonuna yumurtlasalar bile, evin sahipleri döndüğünde hem yumurtalarından hem de yuvalarından olacaklar.
Herkes Ahmet Alptekin değil ki; klimasında yuva yapan kuşları rahatsız etmemek için, Ağustos ayında, Bakü’nün sıcağında klimayı çalıştırmaktan vazgeçsin. Kuşlar yavrularını büyütüp uçuruncaya kadar beklesin.
On, on beş bin nüfusu barındırabilecek koca koca siteler kuruyoruz, evler yapıyoruz. İmkânlarımız ölçüsünde günün ihtiyaçlarına cevap verecek saray yavruları inşa ediyoruz. Evlerimizde eksik bir şey kalmasın istiyoruz Ancak yaşadığımız çevrenin, dünyanın sadece bize ait olmadığı gerçeğini hep unutuyoruz.
Bizden başka canlılar da var etrafımızda, dünyamızı güzelleştiren, anlamlaştıran. Çoğunun farkında bile değiliz, sabah bizi şarkılarla uyandıran serçelerin; pencere kenarında muhabbet eden kumruların; dünyamıza renk katan kelebeklerin, arıların, uğur böceklerinin, karıncaların…
En sadık dostlarımız köpekler, kediler kaçacak yer arıyor bizleri görünce. Bir kap suyu, bir dilim ekmeği bile çok görüyoruz onlara. Karşılaştığımızda elimiz taşa gidiyor. Şartlanmışız bir kere. Sahipsizler ya, gelen vuruyor giden vuruyor, ağızsız, dilsiz günahsız varlıklara.
Eğer bir yerleşim yerinde, güvercinler, kedi ve köpekler insanlardan kaçmıyorlarsa orada medeni insanlar yaşıyor demektir.
Sizin sitede durum nasıldır bilmiyorum ama bizim 145 blok, 3 bin kadar daireden oluşan koca sitemizde durum hiç de iç açıcı değildir. Güvercinler balkonlardan uzak durmanın kendileri için hayati bir mesele olduğunun farkında olmakla beraber, çaresiz kalınca başka bir seçeneklerinin olmadığını da biliyorlar.
Belki atalarından, dedelerinden veya uzun yıllar yaşayan kargalardan duymuşlardır:
Bir zamanlar insanlar çok merhametliymişler. Sadece insanların değil, hayvanların da haklarını gözetirlermiş. Çünkü ağızsız, dilsiz, günahsız bu varlıkların ihtiyacını karşılayarak, Allah’ın rızasını kazanabileceklerine inanırlarmış. Yük hayvanlarının, çalışma saatlerini ve üzerine vurulacak yük miktarını padişah fermanıyla düzenlerlermiş. Yaptıkları binaların duvarlarına, çatılarına veya uygun buldukları bir yerine kuş evleri yaparlarmış. Kuşların, soğukta, yağmurda, fırtınada sığınacakları sıcak bir yuvaları olsun isterlermiş.
O iyi insanlar iyi atlara binip gittikten sonra şartlar iyice kötüleşmiş. Yuva kurulacak güvenli bir ağaç dalı bulmak bile nerdeyse imkânsız hale gelmiş. Binlerce bina yapılıyormuş, binlerce çatı konduruluyormuş evlerin üstüne. Ama ne çatılarda ne de duvarlarda bir tek kuş evine bile rastlamak mümkün değilmiş.
Hasta veya yaralı hayvanları tedavi ettirmek, bakımlarını yaptırmak, ihtiyaçlarını karşılamak için vakıflar kuran o iyi insanlar geri gelir mi diye gözleri yollarda ümitle bekliyorlarmış.
Ne dersiniz, bir daha gelir mi o iyi insanlar?