Ahlat Doğa ve Kültürel Mirası Yaşatma Derneği (ADER) Başkanı Samet Adıyaman ve Ahlat Kaymakamlığı Proje Birimi Koordinatörü Necati Aktekin’in daveti üzerine, yıllardır görmediğim Ahlat’ı yeniden görme imkanı buldum.
Ortak Kültür Mirası: Türkiye ve AB Arasında Koruma ve Diyalog-II Hibe programı kapsamında desteklenen, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Ahlat Kaymakamlığı, Hazine ve Maliye Bakanlığı Merkezi Finans ve İhale Birimi, Ahlat Doğa ve Kültürel Mirası Yaşatma Derneği (ADER), Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Ahlat Müzesi ve Associazione Smart Derneğinin paydaş olduğu “Tarihin Görgü Tanıkları Ayağa Kalkıyor Projesi Ahlat Çalıştayı”na katılmak için yola çıktığımda yıllar sonra Ahlat’ta nelerle karşılaşacağımı merak ediyordum.
Gerçi zihnen hiç kopmasam da bedenen yıllardır ayrıydım.
Ankara Esenboğa’dan havalanan uçağımız, çok kısa diyebileceğimiz bir sürede Van Ferit Melen havaalanına iniş yaptı. Bir günümü Van ve Erciş’te geçirdikten sonra Adilcevaz üzerinden Ahlat’a vardım. Selçuklu Öğretmenevinde odama yerleştim.
Eskiden belediyeye ait olan Selçuklu Oteli, Milli Eğitim Bakanlığına devredilmiş. Şimdi Öğretmenevi olarak hizmet vermekte. Denize (Van Gölü) sıfır, Ahlat taşından yapılmış güzel bir bina. Geleceğimizin teminatı çocuklarımızı yetiştiren öğretmenlerimize yakışan bir yer. Öğretmenlerimiz için ne yapılsa azdır. Temennim, Milli Eğitim Bakanlığı Ahlat Hizmetiçi Eğitim Enstitüsü bir an önce açılır da bu vesileyle sayıları bir milyonu aşan öğretmenlerimizin bir kısmı Ahlat’ı görme şansı yakalarlar. Bugün üzerinde yaşadığımız toprakları kendilerine yurt olarak bırakan atalarının, Anadolu’da yerleştikleri ilk başkentimiz Ahlat’ı yakından tanır, tanıtımına katkıda bulunurlar.
Öğretmenevinin bahçesinde biraz dolaşıp denizi seyrettikten sonra Ahlat’ı gezmeye çıktım. Ayrı kaldığım süre içersinde şehir çok değişmiş. Çok katlı apartmanlar dikkatimi çekti. Sürekli Ahlat’ta olanlar belki ki bu değişimi fark etmiyorlar ama uzun süre gelmeyenlerin gözünden kaçmıyor. Benim hatırladığım en yüksek bina, İlçe Emniyet Amirliğinin yanındaki polis lojmanlarının olduğu binaydı. Şimdi çok katlı devasa binalar her tarafta göze çarpıyor.
Ülkemizi saran çağımızın beton hastalığı Ahlat’a da bulaşmış. Tek katlı, iki katlı güzelim taş binalar beton yığınları arasında kaybolmuşlar. Yeni beton yığınları sadece taş evleri değil tarihi eserleri de gölgelemiş. Maalesef çarpık kentleşme Türkiye’mizin en önemli sorunlarından biri. Gel gör ki bunu sorun etmeyenler, bundan rahatsız olmayanlar çoğunlukta. İncelmemiş bir ruh, betonlaşmış bir kafa, doymak bilmeyen bir nefis, estetik zevkten ne anlasın.
Kendisine hor davranılan doğanın, çok sabırlı olduğunu ve günü gelince öcünü aldığını nerden bilsin. Doğayı katletmenin faturasını, depremlerle, sel baskını, heyelan, çığ ve yangın gibi afetlerle ödediğimizi ne zaman anlayacağız. Anlaşılan o ki ders almak bir yana, her felaketin faturasını birkaç kişinin üzerine yıkıp yolumuza kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Bir yandan tarihi dokumuzu kurtarmak, yarınlara taşımak için gayretler sarf ederken, bir yandan da kurtardıklarımızı beton yığınları arasına hapsediyoruz. Bu çelişkili durumu bir yana bırakıp biraz da Ahlatlı dostlarımızdan, Ahlat’ta görev yapmış ve Ahlat’ı unutamamış fahri hemşerilerimizden söz edelim.
Bu çalıştayın benim için en güzel yanlarından biri de yılladır göremediğim dostlarımı bir arada görmekti. İlkokul arkadaşlarımı görünce yılların bizlerden neler alıp götürdüğünü daha iyi anladım. Saçlar beyazlanmış, yüzlerde, alınlarda yer yer derin çizgiler oluşmuş, yürürken göbekler vücuttan bir adım önde gidiyor. Yürüdüğünde yeri titreten öğretmenlerimizin eski heybetlerinden eser bile kalmamış. Biz ne ara bu kadar değiştik, demekten kendimi alamadım.
Gözüm, Ahlat’a her geldiğimde ziyaret ettiğim ilkokul öğretmenim Mehmet Akyıl’ı (Tilki Hoca) aradı ama nafile, onu bir daha dünya gözüyle görmek nasip olmayacak. Çoktan ebedi aleme irtihal etmiş. İlkokulda birkaç ay öğretmenliğimizi yapmış olan Kutbettin Aydoğdu hocamı gördüm. Yanında, mesleği icabı Ahlatlı hemşerilerimizin yakından tanıdığı sağlık memuru Coşkun Koçak ağabeyimiz ve Ahlatlı emektar eğitimcilerimizden İhsan Erkoç hocamız vardı. Onlarla biraz sohbet ettikten sonra Çalıştayın açılışının yapıldığı alana geçtik. Alanda, eski eğitimcilerimizden, üç dönem Ahlat belediye başkanlığı yapmış, mütavazı kişiliği ile tanıdığımız Mevlüt Gülmez’le karşılaştık. Her zamanki gibi samimi ve alçak gönüllüydü. Açılışı beraber izledik.
Çalıştayın açılışında Ergezen Orta Okulu kız ve erkek öğrencilerinden oluşan minik mehter takımı katılımcıları Osmanlının ihtişamlı yıllarına götürdü. Fatih’in, Yavuz’un; Hayme Ana’nın, Nene Hatun’un torunlarının tarihi kıyafetleri; vakur duruşları görülmeye değerdi.Mehter Başı komut verirken kalbim yerinden fırlayacak gibi oldu. Öyle içten Allah, Allah! İllallah! Ya Allah! deyişi vardı ki, etkilenmemek mümkün değildi.
Ergezen Ortaokulu Müdürü Mesut Adıyaman‘nı ve mehter takımını kuran müzik öğretmenleri Serhat Epsoylu’yu takdir etmeden geçmek olmaz. Kurdukları bu takımla bundan sonraki organizasyonlarda da boy gösterecek ve hafızalarımızda unutulmaz izler bırakacaklardır. Minik mehter takımının katılımcılar üzerindeki tesirini görmek için çevremdekilerin yüz ifadelerine baktım.Onlar da benim hissettiklerimi hissetmişlerdi.
Ahlat’ın gören gözü; işiten kulağı; konuşan dili olan genç gazeteciler Serdar Adıyaman ve Özkan Olcay görevlerini en iyi şekilde yapmanın gayreti içindeydiler.
Yıllardır görmediğim tanıdık simalar takıldı bakışlarıma. Daha önce Ahlat’ta görev yapmış, ayrıldıktan sonra da Ahlat’ı unutamamış birçok fahri hemşerimiz de çalıştaya katılmak için gelmişlerdi. Erciyes Üniversitesi Öğretim Üyelerinden Prof. Dr. Celil Aslan, Ahlat’ta müze müdürlüğü yaptığı yılları yad ediyor. Karşılaştığı eski dostlarıyla kucaklaşıp, hasret gidermeye çalışıyor.
Ahlat’ın unutulmayan, efsane kaymakamlarından Mustafa Toprak, çalıştayın ilgi odağı olmuştu. Ahlatlılar tarafından unutulmadığının ve sevildiğinin farkındaydı. Ahlat Kaymakamlığından sonra Birkaç ilimizde vali orak hizmet eden Mustafa Toprak’ın Merkez valiliğinde dinlendirilmesine bir anlam veremiyorum. Devlet büyüklerimizi anlamakta bazen güçlük çekiyorum. Devlet adamı kolay yetişmiyor. Liyakate çok önem verdiğine tüm kalbimle inandığım Reis, böyle bir potansiyeli nasıl değerlendirmez, aklım almıyor.
Misafirler arasında yurt içinden ve yurt dışından üniversite rektörleri vardı.Kırgızistan- Türkiye Manas Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Alpaslan Ceylan’ın “Biz Orta Asya’dan Anadolu’ya kadar bütün coğrafyada Türk tarihinin erken dönem izleri ile ilgili çalışmalar yürütüyoruz. Bir elmas toprak altından çıkınca tozludur. Tozlarının temizlenmesi lazımdır. Ahlat’ta böyle bir elmastır. Ahlat’ın üzerindeki toprağı üflemek ve temizleyerek parıltısını hep birlikte görmek lazımdır. Ahlat’taki mezar taşları, Türk tarihinin sadece yazılı kaynaklardan okunamayacağını, taşlardan da okunabileceğini ortaya koyan eserlerdir.” sözleri, bilim dünyasının dikkatlerini Ahlat’a çevirmesi için yeterli bir sebepti.
Ahlat’ta düzenlenen uluslararası sempozyumların baş mimarı Prof. Dr Oktay Belli, Özbekistan Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. İbrahim Yoldeşev, Bitlis Eren Üniversitesi Rektörü Necmettin Elmastaş, TRT Yönetim Kurulu Üyesi Doç. Dr. Oğuzhan Bilgin, in yanında birçok üniversiteden rektör, dekan ve öğretim üyeleri de ziyaretçiler arasında yerlerini almışlardı.
Ahlat’ı ilk defa gören Üniversite Rektörleri heyecanlıydılar. Şimdiye kadar gelip görmediklerine hayıflanıyorlardı. Mimarlık ve mühendislik fakültesi öğrencilerinin mutlaka Ahlat’ı görmeleri hatta burada bir süre staj yapmaları gerektiğini söylüyorlardı.
Çalıştay kapsamında sergilenen eserlerde Güven Ayber ismi öne çıkıyordu. Güven Ayber, kendisini Ahlat’la ilgili araştırmalara, çalışmalara vermiş gayretli ve kabiliyetli bir eğitimci. Çalışmalar, araştırmalar sırasında önüne çıkan engeller, zorluklar onu yıldırmamış. İşini büyük bir aşkla yapıyor. Karşılıksız, beklentisiz hizmet etmenin mutluluğunu yaşıyor. Eski yıllara ait Ahlat fotoğraflarını araştırmış, bulmuş, arşivlemiş. Bitlis valisi ve diğer davetlilere, fotoğraflar hakkında bilgi verirken, tarihin tozlu raflarında kalmış belgeleri gün yüzüne çıkarmanın, halkın ve yetkililerin dikkatine sunmanın sevinci yüzünden okunuyor.
Güven hocanın, yaptığı çalışmaları dinledikçe dinleyesim geldi. Kendim yapmış gibi mutlu oldum. Ahlat’ın Güven Ayber gibi gönüllü olarak hizmet edecek insanlara ihtiyacı vardır. Onlar yaptıkları hizmetlerden dolayı karşılık beklemezler ama marifet iltifata tabidir. Takdir makamında olanların, yapılan çalışmaları takdir etmeleri gerekir ki çalışmalara gölge edenlerin gölgesi kalksın; karşılıksız ve beklentisiz hizmet eden insanların sayısı artsın.
Çalıştay sırasında Ahlat kaymakamı Fikret Dağ’la zaman zaman sohbet etme imkanımız oldu. Yaptırdığı projelerle adından sık sık söz ettiren kaymakam çalışkan, çalışkan olduğu kadar da mütevazı bir insan. Ahlat’ta görev yapmış ve Ahlatlıların gönlünde taht kurmuş, unutulmayan kaymakamlar ( Mustafa Toprak, Bilal Şentürk, Ahmet Avşar, Bülent Tekbıyıkoğlu) zincirine yeni ve güçlü bir halka daha eklenmiş. İleride, Ahlat’a hizmet etmenin mükafatını alacağına ve tüm Türkiye’ye hizmet etme imkanı bulacağına olan inancım tamdır.
Hacı Bayram Veli Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. Ruhi Ersoy’un Ahlat’la ilgili yapılması gerekenler konusundaki tavsiyeleri takdire şayandı. Dinleyen herkesi heyecanlandırdı. Bir dönem Milletvekilliği de yapmış olan hocamızın; kaymakam adaylarının, hakim ve savcı adaylarının, Kurmay olacak subayların vb. seminer ve kurslarının Ahlat’ta yapılması, iki gün burada kaldıktan sonra Çanakkale’ye gönderilerek milli şuurla donatılması gerektiği fikri dinleyiciler tarafından büyük ilgi gördü. Uzun süren alkışlar bunun göstergesiydi.
Dikkatimi çeken durumlardan biri de yiyecek içecek servisinin zamanında ve kuralları uygun olarak yapılmasıydı. Yaklaşık üç yüz kişiye aynı anda servis yapılıyordu. Hizmette hiçbir aksama hissetmedik. Servis yapan öğrencilerin, yiyecek ve içecekleri kurallara uygun sunmaları, davetlilere hitap şekilleri gözden kaçmadı. Bu konuda da Ahlat büyük bir mesafe kat etmiş. Uygulama otelinin açılması yerinde bir karar olmuş. Turizm sektörünün her gün biraz daha geliştiği Ahlat’ta servis elemanı ihtiyacı karşılanmış olacak. Bu hususta Ahlat Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi İdareci, öğretmen ve öğrencilerinin tutum ve davranışları takdire şayandı.
Hizmet kalitesi, çalıştaya katılan üniversite rektörlerinin de dikkatini çekmişti. Mutfağa kadar gidip çalışanlara teşekkür ettiler. Bütün bunlar Ahlat için önemli gelişmelerdir.
Çalıştayın sonunda, Yıllarca Ahlat’ta kazı çalışmalarını sürdürmüş olan Haluk – Beyhan Karamağaralı çiftinin hayatını konu alan bir belgesel gösterildi. TRT tarafından hazırlanan “Ahlat’ta Ay ve Yıldız, Beyhan-Haluk Karamağaralı” biyografi belgeselini kızları, Ankara Gazi Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Dekanı Prof. Dr. C.Nakış Karamağaralı hanımla birlikte izledik.
Çalıştaydan fırsat buldukça eşi dostu ziyaret ettim. İlk ziyaret ettiğim yer, Şehit Eren Öztürk Camii oldu. Şehit Eren’in vasiyetini bütün Türkiye ile paylaşan ve caminin yapımına yurdun dört bir yanından hayırseverlerin katılımını sağlayan Şerafettin Tanyeri hocamızla beraber gezdik camiyi ve yatılı Kur’an Kursu inşaatını.
Edirne Selimiye, İstanbul Sultan Ahmet, Bursa Ulu Cami, Ankara Hacı Bayram, Erzurum Lala Paşa Konya Alâettin Camii gibi tarihi camilerimizdeki atmosferin aynısını hissettim Şehit Eren Öztürk camisinde, Şehit Eren’in vasiyetini sahiplenen vatansever insanların samimiyeti; kumbarasını cami inşaatına bağışlayan çocukların masumiyeti ve şehidimizin Hakk’a teslimiyetinin oluşturduğu bir atmosfer. Huşu içinde namazımızı kıldıktan sonra Allah bizlere de, Allah yolunda savaşırken şehit olmayı nasip etsin diye dua ettim.
İkinci durağım Abdurrahman Gazi Türbesi oldu. İki cihan serverinin sancaktarına selam verip Fatiha okuduktan sonra şehitlikteki altı evladımızı (Sümmani Gürgen, Erdoğan Gökbulak, Murat Sarı, Mesut Ardıç, Halit Topuz, Eren Öztürk ) ziyaret ettim. Hayatlarının baharında şehadet şerbeti içen yiğitlerimizin ruhları şad, mekânları cennet, makamları âli olsun.
Abdurrahman Gazi’de yatan yakınlarımı ziyaret ederken hüzünlendim, birçok tanıdık, eş dost, akraba ebedi âleme irtihal etmiş. Sessiz ve sedasız yatıyorlar. Mezar taşlarına bakılırsa bir Fatiha’dan başka beklentileri de yok. Onlarla olan hatıralarımız bir filim şeridi gibi gelip geçti gözümün önünden. Kendimizi kaptırdığımız bu yalan dünyanın kimseye yar olmayacağını bir kez daha anladım. Şimdiye kadar kimse kazık çakamadı bu dünyaya, bundan sonra da çakamayacak. Gün gelecek, bugün bizim, dostlarımıza Fatiha okuduğumuz gibi, başkaları da bize Fatihalar okuyacaklar. İnşallah o gün güzellikleri ile hatırlanan, hayırla yâd edilenlerden oluruz.
Abdurrahman Gazi’den ayrıldıktan sonra Ahlat Selçuklu Mezarlığını ve Ahlat Müzesini gezdik. Selçuklu mezarlığında yeni düzenlemeler yapılmış. Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi’nden Dr. Öğretim Üyesi Mehmet Kulaz başkanlığında kazı çalışmaları devam ediyor. Boyları dört metreyi bulan mezar taşları likenlerden temizleniyor, üzerindeki yazılar okunup kayıt altına alınıyor. Devrilen taşlar yeniden ayağa kaldırılıyor.Toprak altında kalan tarih gün yüzüne çıkarılıyor.
Müzeyi gezerken, yerli ve yabancı birçok ziyaretçiyle karşılaştım. Ziyaretçiler arasındaki esmer tenli turistler dikkatimi çekti. Kendilerine hoş geldin dedikten sonra anı bir fotoğraf karesinde ölümsüzleştirmek istedim.
Selçuklu Mezarlığı’ndan ayrıldıktan sonra Ahlat Kalesini gezdim. Kalenin yanı başındaki Ahlat Cumhurbaşkanlığı Köşkü’nü gördüm. Köşkün çevresinde yeni binalar yapılıyordu. Hummalı bir çalışma vardı. Bu çalışmalar Ahlat’ın, Türk Dünyasının Merkezi/Başkenti olma yolunda hızla ilerlediğinin bir kanıtıydı. İnşallah o günleri görmemiz yakındır.
Üç günlük bir çalıştay süresi içersinde Ahlat’ın her tarafını gezmek, bütün tanıdıkları ziyaret ederek hatıralarımı yeniden yad etmek mümkün olmadı. En son, zaman zaman köşe yazıları yazdığım Ahlat Selçuklu Gazetesini ziyaret ettim. Geylani Adıyaman’ın bir acı kahvesini içtim. Ahlat’ın bugünkü meseleleri hakkında kısa bir sohbetimiz oldu.
Gazeteciler bir memleketin/milletin gözü, kulağı ve sesidir. Ahlatlı gazeteciler Geylani Adıyaman, Özkan Olcay, Samet Adıyaman gibi kardeşlerimiz bunun idrakindeler ve görevlerini hakkıyla yerine getiriyorlar. Gelecek nesiller, geçmişte Ahlat’ta neler yaşandığını onların tarihe düştükleri notlardan öğrenecekler.
Çalıştay süresince misafirleri hiç yalnız bırakmayan Kaymakam Fikret Dağ ile Belediye Başkanı Abdulalim Mümtaz Çoban’a yakın ilgilerinden dolayı teşekkür edip ayrılırken, içimden, en kısa zamanda yeniden geleceğim dedim. Gelmek için, Geylani Adıyaman’ın acı kahvesinin kırk yıllık hatırının geçmesini beklemeyeceğim.
Ahmet Alptekin