1071 Ahlat-Malazgirt Zaferi kutlamaları büyük bir coşkuyla başladı. 23 Ağustosta başlayan coşku, 26 Ağustosta Cumhurbaşkanımızın ve Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin katılımıyla Malazgirt’te zirveye ulaştı.
Yurdun dört bir yanından gelen misafirler, Ahlat’taki tarihi yerleri gezip tarihi eserleri gördüler. Geçmişe yolculuk yaptılar. Köklerini tanıdılar/hatırladılar. Ahlat toprakları, onlar için sıradan bir coğrafya parçası olmaktan çıktı, vatan oldu. Dileğim, Ahlat’ın, gönül coğrafyamızda yaşayan herkesin gönlünde aynı şekilde yer etmesidir.
Ahlat’la ilgili yazılarımda sık sık kullandığım cümleler vardır. Hafızalarda yer etmesi için tekrarlamakta fayda görürüm.
Ahlat, Hoca Ahmet Yesevi dergâhından feyz alan erenlerin Anadolu’da ilk Türk-İslam mührünü vurdukları yerdir.
Ahlat, Anadolu’nun kapısıdır. Kapı sağlam tutulmalı ki ülke “yol geçen hanı” olmasın.
Tapusuna sahip çıkmayan bir milletin geleceğinden korkuyorum.
Başbakanımız/Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayip Erdoğan’ın dikkatlerini Ahlat üzerine çekmeliyiz. İnanıyorum ki, kaderine terk edilmiş, sahipsiz bırakılmış Orhun Abideleri’ni ihya eden “Gönül Eri” Ahlat’a da sahip çıkacak, hizmet edecektir.
Hayallerim/Hayallerimiz bir bir gerçekleşiyor. Ülkenin gündemini Ahlat’la ilgili haberler oluşturuyor. Ahlat, yeniden geçmişteki ihtişamlı günlerine doğru adım adım ilerliyor.
Ahlat Cumhurbaşkanlığı Köşkü inşallah seneye faaliyete geçecektir. Türk Cumhuriyetleri Devlet Başkanları ve akraba toplulukların liderleri burada ağırlanacaktır. Her yıl, 1071 Ahlat-Malazgirt kutlamalarında Türk Dünyasının kalbi Ahlat’ta atacaktır.
“Beynimin bir tarafında Ahlat, bir tarafında Söğüt vardır.” deyip, Başbakan Yardımcılığı döneminde devletin imkânlarını Ahlat için seferber eden, Bilge Lider, Türkmen Beyi ile şanlı geçmişimize sözüyle, özüyle, icraatlarıyla sahip çıkan azimli, kararlı, kudretli bir Reis, Ahlat için el ele vermişler. Başlattıkları bu kutlu yürüyüşte yanlarında olmak, onlarla birlikte omuz omuza yürümekten daha güzel ne olabilir.
Cumhurbaşkanımızın, Ahlat’a gidin, Ahlat’ı görün çağrısı üzerine, üniversiteler, sivil toplum kuruluşları, devlet kurumları Ahlat’ı gündemlerine aldılar. İlgi her geçen gün artarak devam etmektedir.
Milli Eğitim Bakanlığı, bazı hizmetiçi eğitim kurs ve seminerlerini Ahlat’ta düzenlemeye başladı. Ahlat, Milli Eğitim Bakanımız Sayın Ziya Selçuk’un ilgi alanındadır. Milli Eğitim Bakan Yardımcımız Sayın Mustafa Safran’ın Ahlat’a ayrı bir hayranlığı vardır. Ahlat Selçuklu Hizmetiçi Eğitim Enstitüsü’nün açılması an meselesidir.
Van Gölü’nün şifalı suları birçok hastanın umudu haline gelmiştir.
Bütün bun çalışmaların sonucunda Ahlat’a ziyaretçi akını başlayacak/başladı. Mevcut alt yapı bugün için yeterli olsa da yarın ihtiyaca cevap veremeyebilir. Mahalli idarenin ve devletin ilgili kuruluşlarının şimdiden tedbir almaları gerekir.
Yakaladığımız turizm potansiyelini korumak ve ileriki yıllarda arttırmak için bugünden kolları sıvamalı, daha çok çalışmalıyız.
Sadece resmi kurum ve kuruluşlar değil, sivil toplum örgütleri, dernek ve vakıflarımız da üzerlerine düşen görevleri hakkıyla yerine getirmelidirler.
Halkımız, misafirperverliğinin gereği ne yapacağını zaten bilir. O konuda söyleyecek bir sözümüz yok. Fazlası haddi aşmak olur. Ahlatlı hemşehrilerimiz, yapılan ve yapılacak olan hizmetlere gölge düşürecek herhangi bir teşebbüse meydan vermeyecek kadar kadirşinastırlar.
Geçmişte devletin imtiyazlı eli zaman zaman Ahlat’a uzandı. Ama her nedense uzatılan eli zamanında tut(a)madık. Altın tepside sunulan imkânlar bir bir elimizden kayıp gitti. Bize de, Ah! Vah! Etmek kaldı.
O günün şartları öyle gerektiriyordu; farklı düşüncedeki insanlar, yöneticiler bir araya gelemiyorlardı; memleketin menfaatine olan meselelerde bile el sıkışamıyorlardı, diyebilirsiniz. Doğrudur. Çok şükür o günler geride kaldı. Yapılan etkinliklere bakıyorum, her kesimden, değişik düşüncelere sahip insanlar, söz konusu Ahlat olunca aynı amaçlar etrafında birleşebiliyorlar. Vakıf ve dernekler ortak hareket edebiliyorlar. Bu durum Ahlat için büyük bir şanstır. Bu şansı iyi değerlendirmeli, birlik ve beraberliğimizi söz ve davranışlarımızla pekiştirmeliyiz. Kalıcı hale getirmeliyiz. Birlik ve beraberliğimize halel getirecek söz ve davranışlardan kaçınmalıyız.
Bu yıl 948. sini kutladığımız Ahlat Avrasya Kültür Buluşması ve 1071 Ahlat-Malazgirt Zaferi Kutlamalarının, gelecek yıllarda daha ihtişamlı olacağına inanıyorum. Yurdun dört bir yanından ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinden gelen ekip, dernek, sporcu, sanatçı ve misafirler bu coşkuyu kendi yörelerine taşıyacaklar. Kutlamalar sırasında verilen mesajlar yüreklerde yankı bulacak ve bu coşku sonraki kutlamalara yansıyacaktır.
Bir sonraki Ahlat Avrasya Kültür Buluşması ve 1071 Ahlat-Malazgirt Zaferi Kutlamalarında buluşmak dileği ile…