Eğitim-öğretim sistemini, kendi ideolojisine kurşun asker yetiştirmek üzere kurgulamış ülkelerden bu alanda dünya çapında güncellemeler yapmasını, bilimsel sonuçlar üretmesini beklemek anlamsızdır. Bu ülkelerde radikal kararlar alıp, sistemde köklü değişiklikler yapamazsınız, yapmaya kalktığınızda o ülkenin anayasası, değişmez ve değiştirilemez kanunları, mevcut sistemin gönüllü savaşçıları karşınıza dikilir.
Teşhisi koyarsınız: Kangrenleşen uzvu kesmezseniz vücudu kaybetme tehlikesi ile karşı karşıya kalacaksınız. Karar verip kesmeye kalkarsanız statükocu güçler: “Biz mor rengi çok seviyoruz, mor bizim her şeyimizdir, mora dokunana dünyayı dar ederiz.” naralarıyla kitleler halinde havayı yumruklar, önünüzde set oluştururlar. Yaşayanlar yetmez, ölüleri bile yardıma çağırırlar.
Her fikrin, her ideolojinin, her sistemin yobazında görebilirsiniz bu tür davranışları. İncelmemiş bir ruh, betonlaşmış bir kafa, düşünme kabiliyetinden mahrum bir beyne sahip bu yobazlar/devrimbazlar değişime müsaade etmezler. Dünyayı okuyamazlar. Ufukların ötesini göremez, gelişmeleri yorumlayamazlar.
Söz konusu eğitim-öğretim olunca hemen her kesimden insanın mutlaka söyleyeceği bir şeyler vardır. Öğretmen veya öğrenci olmasalar da çocuklarının, torunlarının veya başka bir yakınlarından dolayı eğitim-öğretimle haşır-neşirdirler.
Okullardan çok kahvehanelerde, berberlerde, taksilerde vb yerlerde çözüm bulunur eğitim-öğretim meselelerine. Bir çırpıda bütün sorunlar halledilir. Sorunun kaynağına inilir. Suçlu bulunur. Yılların kangrenleşmiş probleminin tek suçlusunun mevcut iktidar olduğu –her dönem varılan sonuç budur-kanaatine varılır. Ardından, ”Hiç bir dönemde bu dönemdeki kadar …” cümlesi eklenir. “Dünyanın hiç bir yerinde bu tür uygulamalara rastlayamazsınız.” bilgiçliği taslanır. ( Sanırsınız dünyanın bütün ülkelerinin eğitim-öğretim sistemlerini incelemiş, dünya basınını birkaç dilde takip ediyor.) “Ben olsaydım…. “ denerek çözüm yolları bir bir sıralanır. Bilenlere de: “Yav he he!”, demekten başka bir şey kalmaz.
Çözümü eğitimcilerden başka herkes bilir. Ne hikmetse bir tek eğitimciler bilemez. Ya da eğitim-öğretim meselesi eğitimcilere bırakılamayacak kadar önemlidir. Hakim olan güç, ideolojik körlük yaşayan darbeci zihniyetler ve aklını onlara kiraya vermiş beyin tembelleridir.
Yediden yetmişe herkes eğitim-öğretim tartışmaları içindedir. Anlasın veya anlamasın bu konuda herkesin söyleyeceği birkaç cümle vardır. Sorunu teşhis ve çözüm cümlesi… Zaten toplum olarak ekonomi, spor, tarih, din, eğitim vb. konularda uzmanlık derecesinde bilgiye ve deneyime sahiptirler (!) Meseleye herkes kendi penceresinden bakar, ufku kadar bir çözüm üretir. Hani, çobanın biri: “ Sopamı havaya atsam, yere düşünceye kadar padişah olsam, ben bilirdim ne yapacağımı…” demiş ya, işte onun gibi bir şey.
Bu tür ülkelerde, sistem değişikliği adıyla yapılan çalışmalar. Metruk binada yapılan küçük tadilatlardan öteye geçemez.
Bizim ülkemiz de durum nasıldır bilmiyorum ama ben olsaydım…