Bu hafta uzun yargılamalar sebebiyle mağdur olan vatandaşların tazminat haklarına değinmek istiyorum. Bizzat başvuruda bulunduğum birçok Ahlatlı hemşerilerimin de içinde bulunduğu bu hukuk savaşı nihayet başarı ile sonuçlandı ve birçok mağdur vatandaşa emsal olacak kararlar Anayasa Mahkemesinden gelmeye başladı.
Her davada olduğu gibi Makul Sürede Yargılanma İlkesine aykırı durumlar neticesinde açılan tazminat davalarında da dikkat edilmesi gereken birçok teknik hususlar mevcuttur. Bu şartlara uyulmadığı takdirde unutulmamalıdır ki haklıyken haksız konuma düşebilirsiniz. Dolayısıyla birkaç önemli hususa değinmekte fayda var.
Hak ve hukuk arayışı içinde olan bir kişi için en önemli faktör zamandır. Geç gelen adalet, adalet değildir. Gerek Türk Ceza Yargılaması gerek Uluslararası Yargılama kriterleri hak arayışına giren herkesi, yargılama işlemlerinin uzunluğundan korumak ve kişinin uzun yargılama süreçlerinden etkilenmesini engelleyerek bitirmesini sağlamalıdır. Ceza ve hukuk davalarının başlangıçları belirlenen tarihlerde kişiler için yargılama açılmış sayılır. Bu başlangıç tarihinden itibaren en kısa sürede yargılamanın sonlandırılması gerekmektedir. Ancak Adalet Bakanlığı’ndaki personel azlığı, dosya sayısının çok olması ile birlikte Hakim, Savcılarımızla beraber adliye personellerinin üstünde ağır bir iş yükü olması gibi sebeplerle vatandaşların davaları makul sürede tamamlanamamaktadır. Makul süre dışına çıkıldığı takdir de devlet tarafından belli bir miktarda tazminat ödenmesi gerekmektedir. Ancak bu hak için öncelikle davanın makul bir sürede tamamlanamamasında vatandaşın etkisinin olmaması gerekmektedir. Aksi halde herhangi bir tazminat hakkı doğmayacaktır.
Vatandaşların uzun yargılamalardan korunmasını sağlayan sadece kendi kanunlarımız değil tarafı olduğumuz Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi de onları korumaktadır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6/1 maddesinde '' Herkes davasının, medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamaların esası konusunda karar verecek olan, yasayla kurulmuş, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından, kamuya açık olarak ve makul bir süre içinde görülmesini isteme hakkına sahiptir'' diyerek vatandaşların adil yargılanma hakkı içinde sayılan makul süreyi korumaktadır.
Buraya kadar anlattıklarımın akabinde makul sürenin ihlali neticesinde kişinin hukuk ya da ceza yargılanmasının neticelenmemesi sonucu manevi anlamda kişisel, sosyal, çevresel ve ailesel olarak kişinin hakları ihlal edilmiş olması gerekmektedir. Bu şartları sağlayan vatandaşların bir nebze de olsa zedelenmiş manevi hakları yerine getirilmesi için uzman bir hukukçu eşliğinde Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunması gerekmektedir.