Hayatımızda farklı dönemleri yaşamak kaçınılmaz bir durumdur. Yeni bir çevreye girme, ona yoğunlaşmayı arttırır, olup bitene ilgi ile bakılır. Ortamı tahlil etme daha gerçekçi olur. Olayları bel kemiğinden yakalayıp takdim etmede yanılma payı yok denecek kadar azdır.
12 Ağustos 2014 tarihi böyle bir zaman dilimi. Bu okulda göreve başladığımın ilk günü. Gördüğüm tüm aksaklıklara rağmen ekibin azmi ile engellerin bir bir atlatıldığı, özverili çalışmanın olumsuzlukları geride bıraktığı görülüyordu. Yapılan düzenlemeler, sonuçta iş veriminin ve çalışanların memnuniyetinin artması demek. Okulumuzda bunları görmek sevindirici, bu da doğru orantılı olarak başarıyı etkiler mahiyette.
Başarıyı arttırma, yani iş verimi sadece bunlara mı bağlıdır? Sorusu sorulabilir. Şartları ne kadar olgunlaştırsanız da sizden kaynaklı olmayan sorunlarla karşılaşmak mümkündür.
Nihayet beklenen gün gelip dayanır, öğrenciler karşınızda, görünürde sıkıntı yok gibidir. Geleceğimizi güven altına almak için değerlerimizi benimsemiş başarılı, ayakları üzerinde durabilen bir nesil yetiştirme hedefi duruyor önümüzde.
İşlenmeye hazır ama onu da etkilemeyi bekleyen birçok etken dolaşmakta ortalıkta. Tabi ki aşçı çok olunca sorun kaçınılmaz olur. İlgili olanlar farklı metotlarla yetiştirmede yarış halindeler. Anne babalar, bütün imkanlarını dökmüştür ortaya. Çalıştığım diğer okullara göre daha ilgililer, beklentiler zirve yapmış durumda. “Hocam ne lazımsa hemen yapalım.” derken hiçbir fedakarlıktan kaçınmayacakları aşikardır. Çünkü okulumuz sosyoekonomik yönden standartların üzerinde olan bir veli ve öğrenci profiline sahip.
Bunlara rağmen çocuğun yetiştirilme aşamasında “Çocuğum için herşeyi yaptım ama başarılı olamadı.” türünden şikayetler yok değil. Sebebini sorduğunuzu duyar gibiyim... Sakın onları aşırı koruma çemberine aldığımızdan olmasın. Her sorunlarını onlar adına çözmekten mutlu olan ailelerden bahsediyoruz. Soralım kendimize...
Çantasını dahi taşıtmadığımız çocuklarımızdan başarı beklemek ne kadar doğru olur. Bu onları basit günlük işlerini bile yapamaz konuma getirmez mi? Bağımlı durum alan yeni nesil, başarıdan nasiplenmemiş olur. Yeteneklerinin farkına varamayan çocuk, başarısızlığa mahkum hale gelir. Onların yerine sorunları çözerek, kendince hayatı çocuğuna kolaylaştıran ebeveynler, aslında bir ilerlemenin önünü tıkamış olmaz mı?
Aşırı alakanın sonuca ulaştırmadığı ortada. Becerileri en sevdikleri tarafından ellerinden alınmış durumdalar. Bu öğretmenin de işini zorlaştırmakta, başarı grafiğinin yükselişi gecikmekte. Sonuçta aşırı koruma başarılı kılmıyor onları.
Bağımsız düşünmek, sorun çözmek, iş yapmak... gibi becerilerden yoksunlar bir çoğu. Hiçbir sorunla karşılaşmadıklarından ne yapılacağına dair bir çözüm yetisinden yoksunlar. Yeni okulumda sanırım en büyük sorun bu. Başarının önünde bir set olarak yerini alıyor.
Maksadımız suçlu aramak değil, çocuklarımıza yönelik doğru karar verme yolunu açmak, ilginin dozunu iyi ayarlamayı sağlamak. Bırakalım! Ter döksünler, yorulsunlar bu sayede güven kazanacaklar.
Onların yerine yaparak, çözerek ellerini bağlama yerine, aksine ellerini kollarını nasıl kullanacaklarını öğretemez miyiz? Basit görünen bu faktörlerin her birinde çocuk için başlangıçta zorluk olabilir. Fakat bunları yapmak çocuğa güç verir. Başarabildiğini görmek onu mutlu eder. Daha büyük başarılara imza atmalarını sağlayacak. Emeğin kendisine ait olduğunu anlayacak, şevkle yapacaklar görevlerini.