Ahlat’ta İHH öncülüğünde bir araya gelen STK temsilcileri, Çin’in Sincan Uygur Özerk Bölgesi politikalarını Protesto etti.
Cuma Namazı sonrası merkez Ulu Cami önünde bir araya gelen İnsani Yardım Vakfı üyeleri ve STK temsilcileri Çin’in Doğu Türkistan’daki zulmünü kınadı.
Burada basın açıklamasını okuyan İHH Ahlat Temsilcisi Emrullah Erkan, “Doğu Türkistan’da 21 katlı binada çıkan yangın sonrasında Çin’in tam kapanma politikası nedeniyle kaldıkları binadan çıkamayan 44 kişi hayatını kaybetti! Ölenler arasında çocuklar da bulunuyor. Çin’in kuzeybatısında bulunan Doğu Türkistan bir etnik gruba karşı girişilmiş en yaygın ve sistematik baskı rejimlerinden birine sahne olmakta! 2016 yılından bu yana 1 ila 3 milyon Uygur, toplama kamplarıyla hürriyetlerinden yoksun bırakıldı, işçi kölelere dönüştürüldü ve kısırlaştırma programlarının hedefi oldu. Bugün ise soykırımla beslenen Çin lideri Şi Cinping, “Sıfır Kovid” politikası adı altında birçok insanı evlere kilitleyerek ölüme terk etti. Çin’in kovid zulmü Doğu Türkistanlıları da vurdu! Yaklaşık dört aydır evlerinde kilitli kalan Uygur Türkleri, açlıkla yaşam mücadelesi verirken bu kez 24 Kasım günü gece yarısı ölümlere sebep olan yangının tam ortasında arasında kaldı. Elektrikten kaynaklı meydana gelen yangında 21 katlı bir apartmanın beş katı yandı! Dört saat süren yangına, Çinli itfaiye ekipleri çok geç müdahalede bulundu. Bölgedeki yerel kaynaklara göre ekipler facianın önlenmesi için yeterince çaba sarf etmedi. Öyle ki Çin medyası, vefat edenlerin sayısını 10 olarak basına servis etmişti. Fakat yerel kaynaklar Çin’in yanlış bilgi verdiğini ifade ederek ölü sayısını çocuklar dahil 44 olarak açıkladı. Uygurlar bugün en temel insani hakları ellerinden alınmış bir halk olarak kitlesel bir cezalandırma ile karşı karşıya bulunmaktadır. Uygur bölgesi, Hong Kong ve Tibet gibi devletin üniter yapısını tehdit eden bir iç mesele olarak değerlendirilmekte ve Uygur halkının varoluşu Çin hükümeti tarafından ülkenin Han merkezli ulusal vizyonuna doğrudan bir tehdit olarak kabul edilmektedir. Çin’in Uygur bölgesinde uyguladığı terörle savaş ve güvenlik merkezli politikaları Uygur toplumunu kültürel kimliklerinden, dini inançlarından sıyrılmış ve “terbiye edilmiş” makul vatandaşlar haline getirecek kitlesel bir sosyal mühendislik projesi olarak görülmelidir. Bugün geldiğimiz noktada, Uygur bölgesinde, Uygurca tüm eğitim kurumlarından kaldırılmış, din eğitimi ve öğretimi yasaklanmış, Kur’an-ı Kerim dahil dini kitapları bulundurmak ve okumak, ibadet etmek, sakal bırakmak, başörtü, uzun etek gibi dini kisveler kullanmak yasaklanmıştır. Şimdi bir de bu zulümlere Çin hükümetinin irrasyonel “Sıfır Kovid” nedeniyle eve kapatılma zorunluluğu eklendi. Çin, koronavirüs salgınını Doğu Türkistan soykırımını derinleştirmek için araçsallaştırıyor! Tecrit önlemleri adı altında, 22 milyon nüfuslu bölgeye tren ve otobüs seferleri çift yönlü askıya alınıyor. Uçuşlardaki yolcu sayısı yüzde 75 kapasiteye düşürülüyor. Hükümet, kısıtlamaları ne zaman kaldırmayı planladıklarına dair bir açıklama hala yapmıyor. Birleşmiş Milletler’deki Çin’in veto engeli nedeniyle uluslarüstü bir yaptırım uygulanamıyor, BM kurumları nezdinde saha araştırmaları gerçekleştirilemiyor. İslam dünyası ve bu coğrafyada bulunan medya kuruluşları, Doğu Türkistan toplama kamplarına gereken ilgiyi göstermenin çok uzağındadır. Dün olduğu gibi, bugün ve yarın da mazlumların yanında kalmaya devam edeceğiz. “dedi.
Basın açıklamasının ardından yapılan duadan sonra grup dağıldı.
Düzenlenen basın açıklamasına Bitlis İHH Başkanı Muzaffer Taşcan ve bazı STK temsilcileri de katıldı.