Padişah tuğraları ahşap üzerine işleniyor

TAKİP ET

Bitlis'in Ahlat ilçesindeki el sanatkarlarından Osman Gülsar, 14 padişahın tuğrasını özenle ahşap üzerine işliyor.  Başbakanlık Vakıflar Genel Müdürlüğünün vakıf belgelerinde ‘padişah tuğraları’ adlı 2018 takviminde yer alan fotoğraflardan esinlenen el sanatkarı Gülsar, şu an itibariyle 2. Sultan Abdulhamid Han, Kanuni Sultan Süleyman Han ve 2. Mahmut Han tuğralarının hazır olduğunu, seriyi tamamlamak için de çalışmalarını hızlandırdığını söyledi. Toplamda 14 padişahın tuğrasını ahşap üzerine işleyeceğini ifade eden el sanatkarı Gülsar, "Vakıflar Genel Müdürlüğünün 2018 yılına ait çıkarmış olduğu takvimden yararlanarak, vakıf belgelerinde bulunan padişahlarımızın tuğralarını yapmaya başladım. 3 padişahımızın tuğrasını yaptım. Şu an için 2. Abdulhamid, Kanuni Sultan Süleyman ve 2. Mahmut Han tuğralarını hazırladım. Bunu seri halinde yapacağım. Tuğraların tamamını ahşaba işlemeyi çok istiyordum. Bu takvimde vesile oldu ve başladım. Nasip olursa hepsini yapacağım. Güzel bir arşiv yapmak istiyorum. Satış amaçlı talep olursa seriyi tamamladıktan sonra isteğe bağlı olarak tekli veya tamamını yapabilirim” dedi.  

  Bir tuğranın 3 veya 4 günlük sürede yaptığını dile getiren Gülsar, “Tuğra yapımı biraz ince işçilik gerektirdiği için bazı tuğralar 5 günde ancak tamamlanmış hale geliyor. Tabi zaman gerektiren ve oldukça işçilik istediği için tam olarak ne zaman bitirebilirim bilemiyorum, ama elimden geldiğince hızlı bir şekilde bitirmeye çalışacağım. Ahşap işlemelerde Fatih Sultan Mehmet Han, Sultan II. Mahmut Han, Yavuz Sultan Selim Han, Kanuni Sultan Süleyman Han, Sultan II. Selim Han, Sultan I. Ahmet Han, Sultan IV. Mehmed Han, Sultan III. Ahmed Han, Sultan I. Mahmud Han, Sultan III. Osman Han, Sultan III. Selim Han, Sultan II. Abdulhamid Han, Sultan II. Mahmut Han tuğrası ile birlikte 14 padişahımızın tuğraları olacak" diye konuştu. 

TUĞRA NEDİR?

Tuğra: Uygur Türkçesindeki "Tuğrağ” kelimesinin Batı ve Güney Türkçe’sinde almış olduğu şekildir. Tuğra Oğuzlardan başlayarak Os­manlılara kadar kurulan diğer Türk devletlerinde de kullanılmıştır. Oğuz Han'ın tuğrasının eğri çekilmiş bir çizgi gibi olduğunu söyleyen tarih­çiler varsa da bunun boy işareti mi, yoksa tuğra mı olduğu hala açıklık kazanamamıştır. Fakat bu günkü anlamında sultanın alameti olarak tuğ­rayı, Büyük Selçuklu Devletinde, Anadolu Selçuklularında, Anadolu ve Türk beyliklerinde, Memluklarda ve Osmanlılarda görmekteyiz.

Osmanlılarda ise tuğra, sultanın yazılı alameti, nişanı yani bir nevi imzasıdır. Osmanlı Devletinin kuruluşundan saltanatın kaldırılma­sına kadar önemini kaybetmeden çok değişik yerlerde kullanılmış,

hat sanatımızın bir kolu olarak gelişmiş ve kültürümüzün bir parça­sı olarak tarihe mal olmuştur.

Tuğra belli parçalardan meydana gelir. Padişahın kendi adı ile baba­sının adının bulunduğu tuğranın esasını teşkil eden ve “kürsü" yahut “sere” adı verilen kısım, buradan sola doğru uzayıp aşağıdan yuka­rıya doğru iç içe iki kavisden meydana gelen “beyze” (beyza) lar, bu beyzelerin sağa doğru uzantısı olan “kol” veya “hançerler”, sereden yukarıya doğru çıkan birbirine paralen “tuğ” veya “flama” denilen üç kol, bunların tepesinden aşağıya doğru kıvrılarak inen “zülfeler”.  Ayrıca ilk devir tuğralarında bulunup sonradan kaybolan ve tuğların üzerinde bulunan “vaslalar”.

Arapçası tevki' Farsçası nişan kelimesi tuğra bir doğrulama ve tasdik etme işaretidir. Devlet ve Padişah çıkan yazışmaların, fer­manların, beratların baş kısmı veya vakıfname ya da kanunname gibi özel belgelerin ilk sayfalarında yer alır. Selçuklularda tuğra çekenlere “tuğraî” Osmanlılarda ise "tuğrakeş” veya "nişancı” denilirdi. Önceleri ferman, berat, menşur, vakfiye, kanunname, hüküm, mülkname/temlikname, gibi evraklar üzerine çekilen tuğ­ralar, daha sonraları paralarda, defter kayıtlarının başlarında, bir hanedan arması olarak bayraklarda, Osmanlının son döneminde pullarda, resmi abidelerde, nişanlarda, madalyonlarda, harp gemi­leri ve binalarda kullanılmıştır.