PES ETMEK YOK
Bilim ve teknikte dünyada bulunduğumuz yer, büyük bir medeniyetin mirasçıları olan bizlere yakışmıyor.
Unutmayalım ki biz, büyük bir medeniyetin mensuplarıyız. Dört yüz yılı aşkın bir süre dünyada bilimin öncüsü olduk. Yetiştirdiğimiz bilim adamları ve vücuda getirdiğimiz binlerce eserle insanlığa ve sonradan yapılacak bilimsel çalışmalara ışık tuttuk.
İki yüz yıl süren Haçlı Seferleri ve doğudan gelen Moğol saldırıları sonucunda İslam coğrafyası olarak yetişmiş milyonlarca insanımızı kaybettik. İnsan gücümüzün yanında bilim üreten müesseselerimiz de yok edildi. Moğollar, önlerine gelen her şeyi yakıp yıktı. Haçlılar, yakıp yıkmanın yanında kütüphanelerimizi yağmalayıp, bilim ve teknik adına ürettiğimiz bilgileri, yazdığımız kitapları, diğer zenginliklerimizi ülkelerine taşıdılar. Bizden öğrendikleriyle/çaldıklarıyla zenginleştiler. Rönesans’ı, Reform’u gerçekleştirip Aydınlandılar. Sanayi Devrimi’ni yaparak üstünlüğü ele geçirdiler.
Yeni keşiflerle, ticaret yolları el değiştirdi. Bizim kontrolümüzdeki ticaret yolları önemini yitirdi. Büyük bir gelir kaybına uğradık. Veba gibi salgın hastalıklar, tabii afetler nüfusumuzu yedi bitirdi. Yayıldığımız coğrafyayı hakimiyetimiz altında tutacak nüfusumuz, maddi gücümüz ve bilim adamı yetiştirecek müesseselerimiz yetersiz kalınca gerilemeye başladık.
Batılı devletler, Birinci Dünya Savaşı’yla parçalanan imparatorluğumuzun toprakları üzerinde onlarca sömürge devleti kurdular. Kurulan bu devletlerin başına kendilerine yakın kukla yöneticileri getirdiler. Yer altı ve yer üstü zenginliklerini sömürdüler. Bugün de sömürmeye devam ediyorlar. Bize neler yaptıklarını/yaptırdıklarını zaten biliyorsunuz.
Petrolden sağladıkları gelir Arap toplumlarını tembelleştirdi. Kolay yoldan zengin olmanın rehavetine kapılıp üretimden ve bilimsel çalışmalardan uzak durdular. Bu gidişin doğru olmadığını söyleyen aydınları da emperyalistler, düşman ilan edip kendi toplumlarına linç ettirdiler. Aydınları susan/susturulan toplumların, kendi üzerlerinde oynanan oyunların farkına varması ve bu oyunları bozması mümkün değildir.
Şurası bir gerçek ki, emperyalist güçler bugün, Müslümanın taşıyla, Müslümanın kuşunu, Müslümana vurduruyor, sonra da oturup Müslümanın gözünün içine baka baka yiyorlar. Müslümana da seyretmek düşüyor.
Bu gidişe bir son veremez miyiz?
Elbette veririz. Eften püften sebeplerle birbirimizi yemeği, boğazlamayı, katletmeyi bırakıp bilimsel çalışmalara ağırlık verirsek yeniden güçlenebiliriz.
Bilimsel gelişmeler askeri ve ekonomik güçle paralel yürür. Eğer bu sahadaki gücünüzü kaybederseniz bilimsel çalışmalara ayıracak maddi kaynağınızı ve bilim adamlarınızı koruyup elde tutacağınız gücü de kaybedersiniz. Kendi imkânları ile önemli buluşlara imza atan bilim adamlarınızı ya beyin göçü adı altında başka devletlere kaptırır ya da bir gün, intihar etti (!) haberini duyarsınız.
Güçlü olduğunuz zaman, dünyadaki beyin göçünü kendi ülkenize yönlendirir, dünyanın beynini kullanırsınız. Bu da size her alanda başarı getirir. Osmanlı, Enderun Mektebi sayesinde dünyanın üstün zekâlı çocuklarını tespit etti. Onları devlet adamı, bilim adamı ve asker olarak yetiştirdi. Devlet hizmetlerinde istihdam ederek başarılarını artırdı. Bugün ABD aynı yolu izliyor. Dünyanın her yerinden, tespit ettiği üstün zekâlı çocukları ülkesinde eğitip kendisine hizmet ettiriyor.
Sağladığı büyük imkânlar sayesinde beyin göçü ABD’ye yöneldi. Her milletten devşirdiği üstün zekâlı bilim adamları sayesinde her alanda gücüne güç katıyor.
Bir kere treni kaçırdık, bir daha yakalayamayız, sanayileşmiş ülkelerin seviyesine çıkamayız diye ümitsizliğe kapılmanın zamanı değildir. Pes etmemeliyiz. Ümitvar olmalıyız.. Planlı, programlı ve devamlı çalışarak, aradaki mesafeyi kapatabilir hatta tarihte olduğu gibi önlerine geçebiliriz. Yeter ki buna bütün kalbimizle inanalım, kendimize güvenelim ve gereğini yapalım. Bu inancı yetişen yeni nesillere aktarabilelim.