Emperyalistin gayesi kendi hâkimiyetinde bir dünya imparatorluğu kurmaktı. Dünyanın efendisi olarak yaratıldığına inanıyordu. Sadece kendisi insandı. Kendisine benzeyen diğer yaratıklar ise hayvan soyundan geliyorlardı ve kendisine hizmet edeceklerdi.
Yola çıkmadan planını ve programını her türlü olumsuzluğu göz önünde bulundurarak yaptı Dünya hâkimiyetine giden yolda kilometre taşlarını büyük bir itina ile döşedi. Hayallerinin önünü kesebilecek ülkelerin yönetimlerine sızdı. Yöneticilerin zaaflarını kullanarak kendisine hizmet ettirdi. Daha da ileri giderek bir kısmını köleleştirdi. Kendisine direnenleri şantajlarla, tehditlerle safına çekti. Şantaj ve tehditlere boyun eğmeyenlere itibar suikastları düzenledi. Elindeki basın yayın silahını kullanarak itibarsızlaştırdı.
Bilim dünyasına el attı. Zeki, çalışkan ve gelecek vadeden insanları, büyük imkânlar sunarak kendi safına çekti. Kendisine hizmet ettirdi. Kendisine biat etmeyenleri intihar ettirdi.
Ticareti iyi biliyordu. Ekonomik kuruluşları hegemonyası altına aldı. Rakiplerine hayat hakkı tanımadı. Onlara nefes aldırtmadı. Rakiplerinin bir kısmını iflasa sürüklerken bir kısmı ile ortaklık kurdu. Kendisine hizmet ettikleri sürece destekledi, besledi, büyüttü. Aksi bir tavır takınınca ipini çekti, piyasadan sildi.
Silah tüccarlığı yaptı. Ürettiği silahları satabilmek için dünyanın değişik bölgelerinde savaşlar çıkarttı. Toplumların fay hatlarıyla oynadı. Onları öyle bir sarstı ki neye uğradıklarını şaşırdılar. Yüzyıllardır kardeş gibi yaşayan halklar, birbirlerini boğazlamaya başladılar. Birbirlerini ortadan kaldırma için ölesiye savaşan insanların arasına ajanlar soktu. Yangını körükledi. Kin ve nefret aşıladı toplumlara. Attığı ayrık tohumları kısa sürede yeşerdi ve bütün dünyayı sardı. İntikam düşüncesi kalplerde ve beyinlerde yer etti. İnsanlar, her geçen gün birbirlerine karşı biraz daha bilendi.
Biyolojik silahlar üretti, mikrop yaydı, hastalık bulaştırdı bazı milletlere. Peşinden aşı ve ilaç üretip sattı. Ürettiği ilaçları önce fareler, sonra da üçüncü dünya ülkelerinin insanları üzerinde denedi. Yan etkilerini tamamen ortadan kaldırdıktan veya makul seviyeye indirdikten sonra kendi insanlarının istifadesine sundu.
İnsanları aşırı tüketime alıştırdı. Üretmeyen ama aşırı tüketen bir toplum yaratmaktı gayesi. Aşırı tüketime alışan toplumları ağına düşürdü. Harcamalarını karşılamakta güçlük çeken insanlar kısa yoldan zengin olmanın yollarını aramaya başladılar. Bunun için her yolu mubah saydılar. Rüşvet, iltimas, adam kayırma, sahtekârlık, hırsızlık, dolandırıcılık, yalancılık, yetkiyi kötüye kullanma, başkalarını veya kendini pazarlama, kurum sırlarını, ülke menfaatlerini başkalarına peşkeş çekme normal karşılanır oldu.
Eğitime müdahale etti. Hiçbir bilimsel temeli olmayan müfredatlar hazırlatarak gönüllü köleleri aracılığı ile uygulattı. Okullarda, üniversitelerde toplumun istek ve ihtiyaçlarına yönelik eğitim yaptırmadı. Üniversiteleri, toplum için faydalı bilgi üretemeyen, mevcut veya karşılaşılacak olan problemlere çözüm bulamayan kurumlar haline getirdi. Potansiyel insan gücünü gereksiz çalışmalarla oyaladı. Ansiklopedilerde kalması gereken veya hayatta hiçbir şekilde işine yaramayacak bir sürü gereksiz bilgiyi yüklenen diplomalı bilgi hamalları yetiştirdi. Beyinleri kısırlaştırdı.
Dile ve dine saldırdı. Bir milleti yok etmenin en kestirme yolunun o milletin dilini ve dinini bozmak olduğunu defalarca deneyerek görmüştü. Dilde anarşi çıkardı. Dedeyle torunun birbirini anlamasını imkânsız hale getirdi. Babaların tercümanlığı bile dedeyle torunun anlaşabilmesini sağlayamadı. Geçmişle, bugün; bugünle, gelecek arasındaki köprüleri yıktı. Geçmişini bilmeyenler geleceklerine yön veremez oldular. Toplumun birikimlerini yok etti. Hafızalarını sildi. Boşalan beyinleri kendi istek ve arzularına göre doldurdu, yeniden şekillendirdi. Düşünme kabiliyetlerini ellerinden aldı. Muhakeme güçlerini yok etti. Kendisini taklit eden ama asla kendisi gibi olamayan hayran kitleleri oluşturdu. Kitleler, yeni efendilerinin büyüklüğü karşısında aşağılık kompleksine kapıldılar; azametinin ve kudretinin ulaştığı sınırları görünce küçüklüklerini ve çaresizliklerini görüp ezildiler. Ona itaat etmenin bir ibadet olduğunu kabullendiler. Cellatlarına tapınmaya başladılar.
Dine hurafeler soktu. Dinde yeri olmayan söylem ve uygulamaları, dinin temel ögesiymiş gibi öne çıkararak özünden uzaklaştırdı. Dünyayla ilgisini keserek ahirete konumlandırdı. Sistem tarafından programlanmış rutin hareketlerin ötesine geçmesine müsaade etmedi. İnsanları, dini gerekliliklerin belirli gün ve haftalarda yapılan merasimlerden ibaret olduğuna inandırdı.
Milli kültürleri ortadan kaldırdı. Kendi kültürünü dünyaya dayattı. Moda adı altında istediği giyim tarzını kabul ettirdi. Yılı parselleyerek her güne bir anlam yükledi. Tüketimi körükledi. İsrafın önünü açtı. Sınırlı olan kaynakları hızla yok etti.
Para adı altında karşılıksız kâğıt bastı. Parayı bir güç aracı olarak kullandı. İnsanları, insanların emeklerini ve ürettiklerini satın aldı. Umutlarını yok etti. Geleceklerine ipotek koydu. Hayallerini bitirdi. Paranın getirdiği güce dayanarak bir dünya imparatorluğun temellerini attı. Kulelerini yükseltti. Zirveye ulaştı. Hâkimiyetini bütün dünyaya hissettirdi.
Şimdi, zirvede esecek kasırganın gücünden, tabandan gelecek dip dalganın şiddetinden ve kendisini bekleyen korkunç sondan habersiz, mazlum milletlerin kanı ve gözyaşı üzerine tesis ettiği refahının ve hükümranlığının sonsuza kadar süreceğini inanıyor.