İbni Sina, El Razi, EL Brüni, Piri Reis, Uluğ Bey, Katip Çelebi, Ömer Hayyam, Ali Kuşçu, İbni Rüşd, Hazarfen Ahmet Çelebi, Lagari Hasan Çelebi, Harezmi, Farabi gibi onlarca bilim adamı yetiştirdik.
Matematik, Fizik, Kimya, Felsefe, Astronomi, Coğrafya, Tıp, Mühendislik gibi bilim dallarında yüzlerce eser verdik.
Bizim medeniyetimizden çıkan bilim adamları, batı medeniyetinden çıkanlardan çok fazladır.
Bizim bilim adamlarımızın yazdığı kitaplar batı üniversitelerinde yıllarca ders kitabı olarak okutuldu, onların çalışmalarına zemin oluşturdu. Birçok konuda ilklere imza atmamıza rağmen, bizim icatlarımız batılı bilim adamlarına mal edildi.
Bugün de durum farklı değildir. Yeni bir icat bulan Müslüman bilim adamı, onu insanlığın hizmetine sunmaktan bir an bile tereddüt etmez. Patent almak aklına bile gelmez. Çünkü bilim toplumun ortak malıdır diye düşünür. Geçmişten günümüze kadar bilimin kilometre taşlarını döşeyen insanların emeklerine olan saygısı bunu gerektirir. Kendisi de kaldığı yerden taşları döşemeye devam eder. Bildiklerini geleceğe aktarma gayreti içinde olur.
Batılı, bilimsel çalışmaları maddiyata dönüştürdü, keşiflerle yeni sömürge alanları oluşturarak zenginliklerine zenginlik katma peşinde oldu. Mazlum milletlerin kan ve gözyaşı üzerine bir medeniyet (!) inşa etti. Bu yüzden de başkalarına ait buluşları çalmak, kendi üzerlerine kaydetmek onlar için normal bir davranış haline geldi.
Biz geçmişimizi unutunca, tarihte de bugünkü gibi gerilerde olduğumuzu zannettik. Öyle telkin etti birileri. Doğunun şafağından gözü kamaşanlar batının kızıllığını tercih ederek bizim kültür ve medeniyetimizi küçümsediler. Işığın doğudan geldiğini bir türlü kabullenemediler.
Görünüş itibarı ile Türk ve Müslüman, ama gerçekte ne Türk ne de Müslüman olanlar köşe başlarını tuttu. Türkü ve Müslümanı aşağıladılar. Batının eli kanlı korsanlarını bizlere kâşif diye tanıttılar Müslüman Türkün bilime olan katkılarını inkâr ettiler.
Müslüman Türkün çocuğuna: Bizden adam olmaz. Bizim bilim ve teknikte ilerlememiz mümkün değildir. Bunun en büyük sebebi de dinimizdir. Ondan kurtulamadığımız sürece hiçbir şey yapamayız, dedirttiler. Bunu bütün İslam devletlerinin halklarına söylettiler. Hâlâ söyletmeye devam ediyorlar.
“İlim Müslümanın yitik malıdır, nerde bulursa alsın. İlim Çin’de dahi olsa alınız”, diyen bir peygamberin ümmeti bilim ve teknikte üstünlüğü başkalarına kaptırmaktan hicap duymalıdır. Müslüman doktor, laboratuvarda uyumalıdır. Müslüman mühendis dünyanın en sağlam binalarını yapmalı, en verimli arabalarını, uçaklarını, gemilerini vb. üretmelidir. Müslüman eczacı devası olmayan dertlere deva olacak ilaçlar yapmalıdır. Kısacası, bilim adamından çöpçüsüne kadar her Müslüman, mensup olduğu mesleği en iyi şekilde icra etmelidir. Başkalarının ne yapması gerektiğini bırakıp, kendisinin neyi, nasıl, niçin yapması gerektiğine odaklanmalıdır. Her ferdin, üzerine düşen görev ve sorumluluğu en iyi şekilde yerine getirmesi halinde, millet/ümmet olarak çok büyük mesafeler kat edeceğimizi bilmelidir.
Dünyada bilim ve teknikte baş döndürücü gelişmeler son yüzyıl içinde gerçekleşti. Bilgi çok kısa sürede kendisini katlayarak büyüdü, büyümeye devam ediyor. Bilim ve tekniğin en çok mesafe kat ettiği yıllarda biz millet/ümmet olarak havanda su döğdük. Ceviz kabuğunu, incir çekirdeğini doldurmayacak tartışmalarla zaman kaybettik. Kılık kıyafet yüzünden birbirimizi boğazladık. Koca koca profesörler/bilim insanları mesailerini kılık kıyafet tartışmalarında harcadılar. İslam coğrafyasında bölgecilik, mezhepçilik, ırkçılık aldı başını yürüdü. Biz iç meselelerle uğraşırken dünyada neler olup bittiğini anlama fırsatı bulamadık. İslam dünyasında, batının ajanları imam, kanaat önderi, siyasi lider, saygın iş adamı gibi unvanlarla Müslüman kitleleri peşlerinden sürüklediler. Bizi birbirimize düşman ettiler.
Darbelerden başımızı kaldıramadık. Yerde sürünmekten kurtulup ayaklarımızın üzerinde duracak hale geldiğimizde, dipçiklerle ağzımızı burnumuzu kırdılar; postallarla başımızı ezdiler. Bizden gibi görünüp bizden olmayan, batının beslemeleri her on yılda bir ülkemizin üstünden silindir gibi geçtiler.
Bütün bu olumsuzluklara rağmen, mensubu olduğum milletimden, bütün kalbimle tasdik ettiğim inancımdan, ibret dolu tarihimden aldığım güçle diyorum ki: biz bilim ve teknikte geçmişte olduğu gibi yeniden atağa kalkabiliriz. Rakiplerimizi yakalar, hatta geçebiliriz. Bu konuda yeniden dünyaya öncülük edebiliriz.
Bir yerde kıymetinin bilinmediğini sezen bilim ve teknik, kıymetinin bilindiği yere göç eder. Göçü geri çevirmek, bilim ve tekniği yeniden kendi coğrafyamızda misafir etmek, hatta yerleşik hayata geçirmek bizim elimizdedir.
Siz de benimle aynı görüşte iseniz hemen başlayabilirsiniz.
Mesleğimde en iyi ben olmalıyım de ve ilk adımı sen at. Başkalarını eleştirmekle zaman kaybetme. Dünyada yalnız ben kaldım. Milletin/ Ümmetin/İnsanlığın kaderini belirleyecek hamleleri benden başka yapacak kimse yok diyerek çalışmaya başla.
Yıllar sonra dönüp arkana baktığında çok büyük mesafeler kat ettiğini görüp sen de şaşıracaksın.
Haydi, kolay gelsin!